Teşebbüsi Şahsi ve Ademi Merkeziyet Cemiyeti


TEŞEBBÜSİ ŞAHSİ VE ADEMİ MERKEZİYET CEMİYETİ

Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti, Türkiye’de II. Meşrutiyet döneminde kurulmuş bir cemiyettir. Prens Sabahattin tarafından 1902 yılında kurulmuştur.Prens Sabahattin Osmanlı padişahlarından Sultan Abdülmecid'in torunu, V. MuradII. AbdülhamidV. Mehmed, ve VI. Mehmed'in ise yeğenidir. Yerel yönetimlere geniş yetkiler tanıyan ve Türk yönetim sistemi için teklif edilmiş ana ilke olan ademi-i merkeziyet görüşlerini savunuyordu .Cemiyetin kuruluşu, Damat Mahmut Paşa ile oğulları Prens Sabahattin ve Lütfullah Efendi’nin Avrupa’ya kaçması olayı ile ilgilidir.

Cemiyetin ana ilkesi olan Teşebbüs-i şahsi ve Adem-i merkeziyet görüşleri, yerel yönetimlere geniş yetkiler tanıyan bir yönetim sistemi önermekteydi . Cemiyetin amacı, yerel yönetimlere daha fazla yetki vererek merkezi hükümetin gücünü azaltmak ve yerel yönetimlerin daha bağımsız hareket etmelerini sağlamaktı. Cemiyet ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleştirilmesi için çalışmalar yürütmekteydi.

Cemiyetin kuruluşundan sonra II. Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle birlikte cemiyetin fikirleri daha da yaygınlaştı. Ancak cemiyetin fikirleri İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin fikirleriyle çatıştığından dolayı cemiyet İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katılmadı.

Cemiyetin programı ve amaçları, 27-Temmuz-1906 tarihli ve 95 sayılı Şuray-ı Ümmet Gazetesi’nde yayımlanmıştır. Programa göre:

 

 1- Osmanlı İmparatorluğu’nda uygulanacak siyasi reformlar, imparatorluk topraklarının her yerindeki halkları ve sosyal sınıfları kapsayacak biçimde; mevcut vilayetlerin idare biçimi, adem-i merkeziyet ve tevsi-i mezuniyet ilkelerine dayandırılacaktır. Adem-i merkeziyet ve tevsi-i mezuniyetin esasları, 1876 Kanun-ı Esasisi’nin 108.maddesinde öngörüldüğü gibi, seçimle düzenlenmeli ve gerektiği hallerde anayasada da değişiklik yapılmalıdır.

 

2- Seçim yolu ile oluşturulacak belediyeler; nahiye meclisi, belediye idare meclisi gibi bütün organlar, nahiye ve vilayetlerin işlerinin yürütülmesine iştirak ve müdahale edebileceklerdir. Gizli oyla seçilen üyelerden oluşan bir meclis, vilayetin mali işlerine, kanun ve nizamlara ilişkin bütün konulardan tam ve geniş bir yetkiye sahip olacaktır. Bu meclisin toplantıları kamuya açık olacaktır. Bu il genel meclisi, diğer konular arasında vergilerin tarh, tevzi ve tahsili hakkında da karar verebilecek ve toplanan vergilerin, vilayet merkezi ile merkezi hükümet arasında ortak verilecek karar ile bir kısmı yerel ihtiyaçlara ayrılacaktır.

 

3- Hem diğer vilayetlerle hem de merkezi hükümet ile ilişkileri güçlendirmek için, hükümet merkezinde (ve diğer vilayetlerin genel meclisinde) il genel meclisi içinden ve halk tarafından seçilen bir üye bulunacaktır. Yani meclis-i mebusan bu şekilde seçilen üyelerden oluşacaktır.

 

4- Vilayet meclislerindeki üye sayısı, farklı etnik ya da dini kökenden gelenler arasında çıkabilecek uyuşmazlıkları çözebilmek için her camianın/cemaatin nüfusu ile orantılı olacaktır.


5- Vatandaşların tamamı, hangi unsur veya cemaate dâhil olurlarsa olsunlar, aynı hukuk ve imtiyazlara sahiptir. Dolayısıyla idareye ve topluma karşı da aynı mükellefiyetlere tabi olacaklardır. Askeri okullar da dâhil olmak üzere bütün yüksek okullar, devletin bütün tabasına açılacak, eğitim ve öğretim koşullarında da tam bir eşitlik sağlanacaktır.


6- Memleketin asayiş ve inzibatını sağlayacak bir jandarma teşkilatı kurulacaktır. Bu teşkilatın kadrosu, o mahallede yaşayan farklı kökenlerin nüfusları oranında seçileceklerdir. Jandarmanın eğitimi için geçici bir süre, yabancı hocalar ve zabitler istihdam olunacaktır.

 

7- Valiler, mutasarrıflar ve defterdarlar, yerel mahkemelerin ve istinaf mahkemelerinin reisleri ve savcıları, merkezi hükümet tarafından atanacaktır. Diğer mülki ve adli memurlar ise vali tarafından nüfus oranlarına göre çeşitli halklardan seçilecektir.

 

8- Zabıta ve güvenlik birimleri, mülki memurların emrine verilecektir.

 

9- Genel vergiler yeniden düzenlenecektir ve makul bir tahsil usulü getirilecektir. Taşınmaz malların (gayrimenkul emlakin) korunması konusunda yeni düzenlemeler yapılacak ve ilgili kanunlar buna göre değiştirilecektir.

 

10-Devletlerarası anlaşmaların hükümleri, her türlü tecavüzden masun olacaktır.





Kaynaklar:
Türkiye'nin Siyasal Partileri-Serhan YÜCEL,

 

Hiç yorum yok

Yorum Gönder

Sorularınızı buradan sorabilirsiniz!

Blogger tarafından desteklenmektedir.